Epeydir bekleyen bir yazı olacak galiba bu. Kadınlar ve onları sahiplenen erkekler üzerine. Hani o meşhur söz üzerine gelişecek bir yazı olacak bu; Allah sahibine bağışlasın! Ataerkil üstünlüklerimiz, kadına verdiğimiz değer üstüne bir yazı olacak bu. Nazım'ın dediği gibi sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadın'ın sahipliği üzerine olacak bu yazı. Biraz saçmalanacak, belki biraz gerçeğe vurgu yapacak bu yazı. Daha başındayım kestiremedim gelişimini.
27 Eylül 2014 Cumartesi
24 Eylül 2014 Çarşamba
Aptallığa övgü
Vazgeçmek mevzu dolanıyor kaç gündür kafamda. Hangi filmdi hatırlamıyorum şöyle bir cümle hatırladığım kadarı ile; "ilk görüşte aşka inanır mısın? Ben inanırım. sokaktan geçerken bir kızla karşılaştım. Adını, adresini, yaşadığı yeri öğrendim. Kapısını çaldım ve kendisini sevdiğimi söyledim. Başka birisini seviyordu, nişanlıydı ve yakında evlenecekti. Akıllı bir adam bu durumda vazgeçer, döner arkasını gider. Bir aptalsa o kızın peşine düşer ve kendi düşleri olsun diye boşa çabalar. Ben o kapı yüzüme kapanıp sokağa döndüğümde dünyanın en aptal adamının ben olduğumu ispatlamaya karar vermiştim." Belki de ben uydurdum bunları şimdi. Emin değilim ama vazgeçmeyiş böyle bir şey olmalı. Evet vazgeçiş en doğru hareket olarak görülebilir o an orada fakat dünyanın en aptal adamı olduğunu ispat etmekten daha kolay kendini akıllı ispat etmek.
20 Eylül 2014 Cumartesi
Gelmeyene
hiç gelmese bile o beklenen, beklenen zamanı güzelleştiriyor beklenen. en çok da o zaman denen yanılsamayı. az rakı, bir sürü dize, saçmalanan anlar, özlenen, uzaktan kıskanılarak bakılan zamanlar. hepsi kıymetli kendince bu vakit içinde. x e bir değer verin bu durumda, atıyorum saat diyelim, hadi olmadı yıl mesela. sonra y için diyelim ki hayat. sonra x in y düzlemi üzerindeki ilerlemesini izleyelim mesela oturup zaman denen o yanılsamanın kıyısında z ye verdiğimiz sabrı alıp yanımıza.
11 Eylül 2014 Perşembe
özledim
sırtının sıcaklığını özledim en çok da ya da aklıma ilk gelen o oldu. gözlerin, yüzün, dudakların, sesin değil de neden sırtın çok iyi bilmiyorum. "özlemek dostluktandır, dostluğundan öte bulmalıyım seni" diyen şairle de var bir kavgam (ahmet telli). ben gece yarılarını geçerken özlemekten başka bir şey yoksa elimde kaybettiklerim mi çok hayatta?
9 Eylül 2014 Salı
Su
Bir yağmur gelse, gümbürtüsü, rüzgarı, fırtınasıyla.
Alsa aklımı başımdan.
Rüzgar esse, su götürse günü,
Kiri, karanlığı.
Bir normallik kalsa bana,
Herkesden çok, delilerden az.
Alsa aklımı başımdan.
Rüzgar esse, su götürse günü,
Kiri, karanlığı.
Bir normallik kalsa bana,
Herkesden çok, delilerden az.
2 Eylül 2014 Salı
sürüklenirken
"Bülbülün sevdası hep güllerinen
Senin şirin dilin yad ellerinen
Çık salın sevdiğim engellerinen
Görünme gözüme lazım değilsen
Gönül kalk gidelim sılaya doğru"
Senin şirin dilin yad ellerinen
Çık salın sevdiğim engellerinen
Görünme gözüme lazım değilsen
Gönül kalk gidelim sılaya doğru"
lazım değil elbet öyle yar ama yürek bu. kendinden geçiyor, yardan geçmiyor. yar, yaralarını armağan edip gitmiş olsa bile. mazoşist bir yanımız var bizim toplum olarak. kimse yok demesin. gerçi aşk kavuşamamaktır da denir. kavuşunca geriye kalan aşk değildir derler.gerçi geriye kalanın illa aşk mı olması lazım o da meçhul. geriye bizli bir zaman kaldıktan sonra pek dert kalmıyor kavuşmak adına.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)